Düşün Bakalım

              Düşünüyorsun, sorguluyorsun ve yorum yapıyorsun. Peki hangi değerlerle yorumladığını biliyor musun? Ya da gerçekten sorguluyor musun? En başa dönelim, gerçekten düşünebildiğine inanıyor musun? Düşünme biçimini nereden, nasıl edindiğini biliyor musun?
              İnsan akıllı bir yaratıktır, sürekli yeni şeyler öğrenen, zihnini kullandıkça geliştirebilen harika ve doğadaki en tehlikeli varlıktır. Bu yüzdendir ki sürekli kontrol altında tutulması ve yönlendirilmesi gerekir. Toplumsal kurallar, yasalar, din, devlet gibi yapılar bu yüzden vardır. Bunlar insanları yönlendiren, meşgul eden, kontrol altında tutmaya yarayan itici, caydırıcı, bütünleştirici ya da yerine göre ayrıştırıcı unsurlardır. Bunların bir parçası olabilmesi için, insana bulunduğu ideolojik ya da toplumsal değerler çerçevesinde bilinçli ya da bilinçsiz bir eğitim verilir. İnsana, doğumundan itibaren aldığı bu eğitimle bir üst kimlik kazandırılmış olunur.
               Ailede, bulunduğun topumun kuralları ve ahlak anlayışı ile yetişirsin. Okula gitmeye başladığında ise aldığın temel aile eğitiminin bir üst uzantısı olan, geçerli ideolojik sistemin dayattığı eğitimi almaya devam edersin. Çocuk yaşta iken varlığını sana öğretilen ideolojinin varlığına adaman gerektiğini öğrenirsin. Tabi bu arada düşünmeni engelleyecek birçok gereksiz, faydasız ödevden sorumlu tutulursun. Sistemin sana önemli atfettiği şeyler için çalışman gerektiği öğretilir. Bunun dışındakiler zaman kaybıdır gereksizdir. Her şey tek bir amaç içindir. Onlar bunun adını koymuşlardır senin düşünmene sormana lüzum yoktur. Sürekli meşgul edilen ve doldurulmaya çalışılan zihnin artık soru sorma yetisini kaybetmiştir. Sistem tarafından salt ideoloji ve toplum tarafından sürekli bir takım değerler pompalanmış olan bu zihinle artık farklı düşünmek sence ne kadar olağandır? Bu değerlerle düşünür, bu değerlerle sorgular, yine bu değerlerlerin sınırları içinde kalıplaşmış kararlar verirsin. Şimdi düşün bakalım.

*Ali Koyuncu